GLUKOKORTİKOİDLER İLE İLGİLİ DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Glukokortikoidler, kendi başlarına etki başlatmaktan öte diğer hormonların başlatmış oldukları etkileri artırır ya da azaltırlar. İnsanlarda kortizol (hidrokortizon) hormonu ana glukokortikoiddir.

Kortizol normal uyku düzenini sürdüren kişilerde sabahın erken saatlerinde; yaklaşık sabah 4-8 arası salgılanır; kortizol salgılanma hızı ve plazma düzeyi artar ve sabah 7 civarı doruk düzeye çıkar. Günlük salgılanmanın %70’i gece yarısı ile sabah 9 arasında olur.

Salgılanma hızı ve plazma düzeyi öğleye kadar hızlıyken; öğleden sonra yavaş bir şekilde düşer ve gece yarısından sonra minimum düzeye iner. Uyku sırasında sabaha karşı hızlı bir yükselme görülür.

Stres oluşturan durumlar (travma, cerrahi girişim, ağır enfeksiyon, şok, anksiyete, hipoglisemi gibi) beyindeki belirli sinirsel yolaklar aracılığıyla ACTH salgısını artırırlar ve kortizol salgısını 10 katına kadar yükseltebilirler.

Glukokortikoidler veya tıpta daha çok kullanılan tabiriyle kortikosteroidler, vücutta doğal olarak üretildiği gibi üretilmediği ya da yetersiz kaldığı durumlarda sentetik türevleri ilaç olarak kullanılır.

Glukokortikoidler hemen hemen tüm organ ve sistemleri etkiler.

Glukokortikoidler enflamasyonu çok güçlü olarak baskılar, bu da enflamatuvar ve otoimmün hastalıklarda kullanımlarını ve bu ilaçların en sık reçete edilen ilaç gruplarından biri olmasını sağlar.

Başlıca antienflamatuvar, immünosüpresif ve antialerjik etkilerinden dolayı sıklıkla kullanılırlar.  Güçlü etkinlik gösterirler ve ciddi yan etkilere neden olabilirler. Glukokortikoid ilaçlar, iki ucu keskin kılıç olarak nitelendirilirler. Glukokortikoidler başlangıçta günlük verilirken; sonra gün aşırı verilir. İki günlük doz gün aşırı sabah 7-8 arası günde 1 kere verilir. Gün aşırı uygulamanın amacı hipotalamik-hipofizeal ekseni kronik tedavide mümkün olduğu kadar az baskılamaktır.

Glukokortikoidin fizyolojik gün içi ritmi taklit edilerek günlük dozun 2/3’ü sabah; 1/3’ü öğleden sonra veya akşam verilmektedir.

Yüksek dozda ve uzun süre kullanıldıklarında ciddi yan etkiler oluşturabilirler.

İatrojenik cushing sendromuna neden olabilir, doğal cushing sendromuna benzer. Aydede yüzü, ense, omuz ve karında yağ birikmesi, ödem ve hipertansiyon, ciltte atrofi ve çizgiler, akne, kıllanma, osteoporoz, çizgili kasların erimesi gibi belirtileri vardır.

Osteoporoz ve osteonekroz oluşturabilir; postmenopozal kadınlarda ve 65 yaş üzeri erkeklerde risk daha fazladır.

Psişik bozukluklara yol açabilir; sistemik yüksek doz tedavide öfori, uykusuzluk, kabus, irritabilite, depresyon, psikoz ve paranoid durum olabilir.

Peptik ülser oluşumu ve yara nedbeleşmesinde gecikme yapar. Mide salgısını artırırlar, mukus tabakasının koruyucu etkinliğini azaltırlar, yara çevresinde koruyucu iltihabı ve nedbe meydana gelmesini inhibe ederler. Peptik ülser oluşumuna ve oluşmuş ülserin kanamasına neden olabilirler. Birlikte NSAİİ alınmasıyla risk artar.

Enfeksiyon gelişmesi kolaylaşır. Viral ve fungal enfeksiyonların gelişmesine zemin hazırlarlar. Bakteriyel enfeksiyonların yayılması kolaylaşır.

Diyabet gelişebilir. İnsüline zıt etki yaparak hiperglisemiye neden olurlar, yatkın kişilerde diyabet oluşumuna sebep olurlar.

Myopati ve halsizlik yapabilir. Uzun süre tedavi kaslarda erime yapar.

Büyüme baskılanabilir. Çocuklarda ve ergenlerde uzun süre her gün kullanımda büyümeyi durdurabilirler. Günlük uygulamadan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Gün aşırı uygulama yapılmalıdır.

Ciltte atrofi yapabilir. Sistemik tedavide yaygın olarak oluşur; lokal tedavide uygulama bölgesinde oluşur.

Lokal uygulanan krem, merhem, pomad, losyon gibi ilaçlar olabildiğince az bir alana; sadece sorun olan bölgeye sürülmelidir. İki parmakla sürülmeli, sonra eller su ve sabun ile iyice yıkanmalıdır.

Cilde uygulandığında; ciltte atrofi, atrofik striya, lokal enfeksiyonun yayılması, akne, perioral dermatit, lokal pigmentasyon kaybı gibi lokal yan etkilere neden olabilir.

Ödem ve hipokalemi yapabilir. Böbrek su ve tuz atılımı azalırken; potasyum atılımı artar. Hipokalemi ileri derecede olursa asteni, çizgili kas paralizisi, aritmi ve kap durması oluşabilir. Diyette sodyumu kısıtlamak, oral potasyum tuzu vermek ve mineralokortikoid etkinliği en düşük glukokortikoidi seçmek ödem ve hipokalemiyi önleyebilir.

Gözdeki yan etkileri şunlardır:Kornea ülseri, göz-içi basıncın artması, glokom krizi, katarakt ve görme bozukluğu yapabilir.

İntrakraniyel basınç yükselmesi, hiperkoagülabilite, ateroskleroz gelişiminin hızlanması, konvülsiyon, baş ağrısı, impotens, amenore, tromboembolizm, eklem içine enjeksiyonda eklem yapısal harabiyeti ve adrenal korteks atrofisi yapabilir.

Emzirme döneminde süte geçer. Emziren kadınlarda günde 40 mg prednizolona izin verilir. Dozdan sonra en az 4 saat emzirmemelidir.

Gebelerde doz fazla olmamalıdır. Gebeliğin son trimestrında (özel durumlar hariç) sakınılmalıdır.

Kesin kontrendikasyonları şunlardır: Aktif tüberküloz ve gözde herpes simpleks enfeksiyonu.

Göreli Kontrendikasyonları şunlardır: Viral ve fungal enfeksiyonlar, çiçek aşısı, gebelik, diabetes mellitus, hipertansiyon, peptik ülser, osteoporoz, psikoz eğilimi, tromboflebit, böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği, yakın zamanda myokard enfarktüsü öyküsü ve ağır psikiyatrik bozukluk.

GLUKOKOTİKOİDLER İLE İLGİLİ DETAYLI BİLGİLER VE GÜNCEL MÜSTAHZAR TABLOLARI İÇEREN SLAYTIMIZ İÇİN TIKLAYINIZ.

GLUKOKORTİKOİDLERİN FARMAKOLOJİK ETKİLERİ VE YAN ETKİLERİ” YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ.

KORTİKOSTEROİD-GLUKOKORTİKOİD-KORTİZON-KORTİZOL TERİMLERİNİN FARKLARI” YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ.


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

E-BÜLTEN

Yeni yüklenen slaytlardan ve güncel yazılardan haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresiniz ile e-bültene kaydolabilirsiniz.