GLUKOKORTİKOİDLERİN FARMAKOLOJİK ETKİLERİ VE YAN ETKİLERİ
Glukokortikoidler, kendi başlarına etki başlatmaktan öte diğer hormonların başlatmış oldukları etkileri artırır ya da azaltırlar.
- İnsüline zıt yönde etki yaparlar.
- Karaciğerde glikoneojenezi artırırlar ve glikozun dokulara ütilizasyonunu azaltırlar; glisemiyi yükseltirler.
- Adrenal korteks yetmezliği olan hastalarda yeterli besin alınmadığında glikoz metabolizması sürdürülemez ve hipoglisemi gelişir. Adrenal korteks hiperplazisinde ise hiperglisemi ve insülin direnci gelişir.
- Karaciğer hariç diğer dokularda protein sentezini inhibe ederler (antianabolik etki). (Karaciğer hücrelerinde protein sentezi artar.)
- Çizgili kaslar ve bağ dokusu başta olmak üzere çeşitli bölgelerde protein yıkımını artırırlar (katabolik etki). Bu dokulara aminoasit alımını azaltarak plazmanın aminoasit düzeyini de yükseltirler. Dokulardaki aminoasitlerin karaciğer hücrelerine girişi artar; karaciğerde glikoza dönüşüm, glikojen yapımı, üre ve amonyak oluşumu ve idrarla azot kaybı oluşmaktadır.
- Yağ hücresine glikoz girişini azaltarak lipolizi kolaylaştırırlar. İnsülinin antilipolitik etkisini antagonize ederler. Yüksek dozda lipolizi hızlandırarak adipositlerden serbest yağ asidi ve gliserol çıkışını artırırlar.
- Aşırı salgılandıklarında veya yüksek doz ilaç olarak kullanıldıklarında insülin düzeyini yükseltmeleri ve iştahı artırmaları sebebiyle lipojenik etkiye neden olabilirler. Lipolitik ve lipojenik etkileri sonucu vücudun yağ dağılımı değişir.
- Fizyolojik dozun üzerindeki dozlarda akut iltihabı ve kronik iltihabı inhibe ederler.
- Enfeksiyon, kimyasal etkenler, mekanik etkenler, radyasyon, ısı gibi çeşitli nedenlerden dolayı oluşan iltihabı inhibe ederler. İltihabın neden olduğu şişme, kızarma, ödem, lökositlerin iltihap alanına göçü ve fagositik etkinlik artışı gibi erken histolojik belirtileri ve fibrozis, kapilerlerin proliferasyonu, kolajen birikimi, nedbeleşme gibi geç histolojik belirtileri oluşturan olayları inhibe ederler.
- Glukokortikoidler eikozanoid sentezi inhibisyonunu, membran fosfolipitlerinden araşidonik asit oluşma basamağında bu basamağı katalize eden fosfolipaz A2 (FLA2) enzimini inhibe ederek sağlarlar. Yani tüm eikonazoidlerin sentezi azalır: Prostaglandinler, prostasiklin, tromboksan, lökotrien. Diğer antienflamatuvar etkili ilaç grubu olan nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) ise araşidonik asit üzerine etki yapan siklooksijenaz enzimini inhibe ederek etki gösterirler; sadece prostaglandinlerin ve tromboksanların sentezini azaltırlar.
- Glukokortikoidler, iltihap olayı sırasında makrofajlardan, monositlerden ve endotelden salgılanan sitokinler hipotalamus nöronlarını, hipofiz kortikotop hücrelerini ve adrenal korteksin glukokortikoid sentez eden hücrelerini uyararak sırayla CRH, ACTH ve kortizol sentez ve salgılanmasını artırırlar. Böylece iltihaba bağlı stres reaksiyonu tetiklenerek ağır iltihaplı olgularda ölümcül sonuçlara yol açılmasının önlenmesine katkıda bulunur.
- Fizyolojik dozun üzerindeki dozlarda bağışıklık sisteminin efektör hücreleri arasında otokrin, parakrin ve endokrin nitelikteki pek çok sitokin arasındaki iletişimi sağlayan faktörlerin üretimini veya etkilerini inhibe ederler.
- Glukokortikoidlerin immünsüpresif etkileri monositlerin, makrofajların ve endotel hücrelerinin immün sataşma sonucu aktivasyonu ve sitokin salgılanmasının inhibisyonu sonucu oluşur, bu da antienflamatuvar etki mekanizmasına benzer. Antijen sataşmasına bağlı antikor-hümoral yanıtı (IgE, IgG, IgM) yüksek dozlar hariç bozmazlar ama antijen sataşmasına bağlı hücresel immün yanıtı (T lenfositleri) baskılarlar.
- Kemik iliğinde hemoglobin, alyuvar, trombosit, polimorfonükleer lökosit üretimini ve kandaki düzeylerini artırmaktadırlar. Kanda eozonofil ve bazofil lökositlerin, monositlerin ve lenfositlerin sayısını azaltırlar; üretimini azaltmazlar fakat kandan dokulara geçişini artırırlar.
- İnsanda belirgin lenfolitik etkileri yoktur. (Rodentlerde belirgin lenfolitik etki yaparlar.)
- Adrenal korteks yetmezliğinde nötropeni, lenfositoz, monositoz, eozonofili gelişirken; adrenal korteksin fazla çalıştığı durumlarda tam tersi gelişmektedir.
- SSS üzerine hafif stimülan etkileri vardır. Öfori, iştah artışı, uykusuzluk, huzursuzluk ve motor etkinlikte artış yaparlar. Psikoz öyküsü olanlarda psikozu şiddetlendirebilirler. Yüksek dozda nadiren depresyon yapabilirler. Epilepsi hastalarında nöbetleri sıklaştırabilirler.
- Glukokortikoidlerden bazıları mineralokortikoidler kadar olmasa da toplayıcı kanal hücrelerinin aldosteron reseptörlerini aktive ederek sodyum ve su reabsorpsiyonunu artırırlar. Ödem ve hipokalemik alkaloz yaparlar.
- Böbreklerde fosfatların tübüler reabsorpsiyonunu azaltırlar ve kalsiyüri yanında fosfatüriye de yol açarlar. Serum fosfat düzeyi düşer.
- Ürik asit atılımını kolaylaştırırlar.
- Kalsiyum atılımını artırırlar; bazı hiperkalsemi türlerinin tedavisinde kullanılırlar.
- Bağırsaktan kalsiyumun absorpsiyonunu azaltırlar ve böbreklerden atılımını artırırlar. Böylece paratiroid hormon salınımı artar.
- D vitamini antagonisti etkileri vardır.
- Kemiklerde testosteron ve estradiolün anabolik etkisini inhibe ederler; protein matriksinin sentezini bozarlar. Osteoblastik etkinlik azalır ve osteoklastik etkinlik artar.
- Glukokortikoidler damar düz kaslarının ve myokardın adrenerjik sinir stimülasyanuna verdiği yanıtı ve damarların adrenalin ve anjiyotensin gibi vazokonstrüktör hormonlara verdiği cevabı artırırlar; kalp debisini ve damar tonusunu artırabilirler.
- Yüksek dozlarda, uzun süreli tedavide ve Cushing sendromunda protein metabolizması üzerindeki olumsuz etkileri sonucu çizgili kaslarda erimeye neden olur. Hastada halsizlik, çabuk yorulma gibi belirtiler görülür.
- Düşük dozlar hariç glukokortikoidler çocuklarda ve ergenlerde uzun süreli kullanımlardada epifizeal kıkırdağın metabolizmasını bozarak büyümeyi yavaşlatırlar. (Astımlı çocuklarda inhalasyon tedavisi büyümeyi bozmaz.)
YAN ETKİLERİ
- Yüksek dozda ve uzun süre kullanıldıklarında ciddi yan etkiler oluşturabilirler.
- İatrojenik cushing sendromu: Doğal cushing sendromuna benzer. Aydede yüzü, ense, omuz ve karında yağ birikmesi, ödem ve hipertansiyon, ciltte atrofi ve çizgiler, akne, kıllanma, osteoporoz, çizgili kasların erimesi gibi belirtileri vardır.
- Osteoporoz ve osteonekroz: Postmenopozal kadınlarda ve 65 yaş üzeri erkeklerde risk daha fazladır.
- Psişik bozukluklar: Sistemik yüksek doz tedavide öfori, uykusuzluk, kabus, irritabilite, depresyon, psikoz ve paranoid durum olabilir.
- Peptik ülser oluşumu ve yara nedbeleşmesinde gecikme: Mide salgısını artırırlar, mukus tabakasının koruyucu etkinliğini azaltırlar, yara çevresinde koruyucu iltihabı ve nedbe meydana gelmesini inhibe ederler. Peptik ülser oluşumuna ve oluşmuş ülserin kanamasına neden olabilirler. Birlikte NSAİİ alınmasıyla risk artar.
- Enfeksiyon gelişmesinin kolaylaşması: Viral ve fungal enfeksiyonların gelişmesine zemin hazırlarlar. Bakteriyel enfeksiyonların yayılması kolaylaşır.
- Diyabet: İnsüline zıt etki yaparak hiperglisemiye neden olurlar, yatkın kişilerde diyabet oluşumuna sebep olurlar.
- Myopati ve halsizlik: Uzun süre tedavi kaslarda erime yapar.
- Büyümenin baskılanması: Çocuklarda ve ergenlerde uzun süre her gün kullanımda büyümeyi durdurabilirler. Günlük uygulamadan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Gün aşırı uygulama yapılmalıdır.
- Ciltte atrofi: Sistemik tedavide yaygın olarak oluşur; lokal tedavide uygulama bölgesinde oluşur.
- Ödem ve hipokalemi: Böbrek su ve tuz atılımı azalırken; potasyum atılımı artar. Hipokalemi ileri derecede olursa asteni, çizgili kas paralizisi, aritmi ve kap durması oluşabilir. Diyette sodyumu kısıtlamak, oral potasyum tuzu vermek ve mineralokortikoid etkinliği en düşük glukokortikoidi seçmek ödem ve hipokalemiyi önleyebilir.
- Gözdeki yan etkiler: Kornea ülseri, göz-içi basıncın artması, glokom krizi, katarakt ve görme bozukluğu yapabilir.
- İntrakraniyel basınç yükselmesi
- Hiperkoagülabilite
- Ateroskleroz gelişiminin hızlanması
- Konvülsiyon, baş ağrısı
- İmpotens
- Amenore
- Tromboembolizm
- Eklem içine enjeksiyonda eklem yapısal harabiyeti
- Adrenal korteks atrofisi
0 yorum